Müslüman bir aileden dünyaya gelmiş olmak, en büyük şükür sebeplerinin başında gelir. İlim yolunda olan bazılarımız muhtelif vesilelerle küçük yaşlardan itibaren ilim yoluna girme imkânı bulmuş, bazılarımız ise sonradan gelişen birtakım vesilelerle ilerleyen dönemimizde ilim yoluna intisap etmişizdir. Ben de sıradan bir müslüman olarak yetiştim ve bir gencin ölümüne ilk kez askerlik vazifesi yaparken şahit oldum. Görev için arazide bulunduğumuz sırada mayına basan silah arkadaşımın kucağımda şehit olması, bende derin izler bıraktı.

Askerlik vazifemi tamamladıktan sonra çalışmakta olduğum tekstil atölyesinden çıkarken bir vesileyle dinlemiş olduğum ‘namaz’ konulu sohbet, beni son derece etkiledi. Camide kılmış olduğum bir namazın ardından davet edildiğim Zeynel Abidin Güler hocanın sohbeti, ilmin önemini anlayarak okuma kararı almama vesile oldu. Öncelikle, askerlik vazifemden evvel yarım bırakmış olduğum lise eğitimimi tamamladım. İmam-Hatip derslerini açıktan verdikten sonra eğitimime devam ettiğim İlâhiyat bölümünü lisans diplomasını alarak tamamladım ve daha sonra İsmailağa’da medrese tahsili gördüm.

İlim tahsilinin, amel etmenin yanında tebliğ ve emri bil maruf gibi hayatî yönleri vardır. Bu şuurdan uzak gençleri bu ulvî anlayışla buluşturma konusunda kayda değer bir vazifem olmamıştı. İslâmî kisveyi taşımamız vesilesiyle gençlerden birinin: “Hocam, siz dini eğitim alıyorsunuz ama bize hiç bir şey anlatmıyor, bizlerle konuşmuyorsunuz” şeklindeki serzenişi beni bu konu üzerine ihtimam göstermeye sevk etti. O gençlerle muhabbet etmeye başladım. Dış görünüşleri, giyim tarzları, saç şekilleri, konuşma tarzları bana göre çok farklıydı. Konuşmaları tamamen argoydu. Onlarla yakınlaştıkça aslında çok iyi insanlar oldukları kanaatine vardım. Din görevlilerinden, öğretmenlerden, STK’lardan uzak kalmış ve kendilerini dışlanmış hissetmişler. Her birinin farklı hikâyesi var. Onları tanıdıktan sonra üzerimde büyük bir sorumluluk hissettim hatta bu güne kadar onlarla ilgilenmediğim için kendimi suçlu buldum.

Ders yaptığımız mescidimizde onlarla bir araya gelmeye başladık. Demlediğimiz çayımızı yudumlarken bir yandan sohbet ediyorduk. Bildiklerimi onlarla paylaşıyordum. Talep edenlere Kur’ân-ı Kerîm okumayı öğretip ilmihâl ve siyer dersleri veriyordum. Onların en büyük sorunlarından ve mevcut hâllerini sürdürmelerinin en ciddî sebeplerinden biri, toplumdan tecrit hâlinde olmalarıdır. Bunu kırarak onlara yaklaşmaya, birlikte parklarda ve sair yerlerde oturarak, zaman zaman mangal sohbetleri hatta sahilde çekirdek çitleyerek kendileriyle yakınlaşmaya ve iç dünyalarını anlamaya çalıştım. Çocuklar düşündüler ki; “bu hoca bize maddi açıdan yaklaşmıyor. Hakkımızda bilgi alıyor ve bu bilgiyi de sır olarak muhafaza ediyor. Sadece din eğitimi için mücadele eden bir hoca.” Güven ortamı oluşunca bana açılmaya başladılar. Gençlerin bağımlı olduklarını tam da bu noktada ayrıntılarıyla öğrenmiş oldum. Bundan sonra artık zarar görebilirim diye geri çekilmek yerine onlara yardım etme kararı aldım.

Gençler, gelerek dertlerini anlatmaya başladılar. “Hocam! Kendimizi alıkoyamıyoruz. Bağımlılık yaptı. Arkadaş ortamını terk edemiyoruz. Başka yerde dışlanmış hissediyoruz” şeklinde ıstıraplarını dile getirdiler. Bunları öğrendikten sonra, aileleriyle iletişim kurmaya başladım.

Çoğu aile, çocuğunun uyuşturucu kullandığını bilmiyor. Anne-babalara ‘çocuğun bağımlı’ diyemedik. ‘Çocuğunuzun bazı kötü alışkanlıkları var. El ele verirsek bunun üstesinden geliriz’ diyerek onlara yaklaşmaya çalıştık. Bu çocuklarla sürekli irtibat halinde olduk. Sosyal aktivitelerde bulunduk. Çünkü bir şeyle meşgul olmaları gerekiyordu. Piknik malzemelerini alarak ekmek arası yapıp Balat sahilinde oturur, muhabbet ederdik. Bunlar çocukların çok hoşuna giden şeylerdir.

Yaşları 16-22 arasında değişen gençlerle böyle bir gönül bağımız oluştu. Onların dertlerine ortak oldukça bize gelenler benzer durumda olan arkadaşlarını da getirdiler. Seneler geçtikçe faaliyet ağımız da genişledi ve çok sayıda gençle irtibat kurma imkânına eriştik. Zamanla, kullandıkları maddeleri bırakmaya karar verdiler.

Suçluya Değil Hastaya Yaklaşma İnceliği

Tebliğ metodunun en önemli noktası, hitap ve yaklaşım tarzıdır. Yumuşak bir yaklaşım sergilemek ve yumuşak bir dil ve üslubu tercih etmek, bu işin en hayatî noktasıdır. Onlara: “Hadi gelin din eğitimi yapalım, Kur’an eğitimi yapalım” demedim. Kendilerini Müslüman olarak tanımladıklarına göre, ibadetlere riayet zemininde bir hayat sürdürmeleri gerektiğini, kötü alışkanlıklardan kurtulmanın ancak Allah Te‘âlâ’nın dinine sarılarak mümkün olabileceğini anlattım. Sonrasında onlar kendileri gelip Kur’ân eğitimi almak ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i tanımak istediler.

Madde Bağımlılığından Kurtulanlar

Gençlerle samimî bir şekilde kurduğumuz irtibatımız kısa zamanda meyvelerini verdi. Gençler uyuşturucuyu bıraktılar. Yarım bıraktıkları okullarına dönenler oldu. Çalışmak isteyenler işlerine kavuştular. Yaşantısını düzeltenlerden evlenenler oldu. Nikâhlarını da bizzat kıydık. Tedavi olması gereken gençlerin de Çamatem’le (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi) irtibat kurarak tedavi altına alınmalarını sağladık.

Madde kullanımı beyinsel bir problemdir, ta ki eroine kadar! Eroin vücudu ağrı ve sızılarla esir alıyor; ama diğer maddeler beyinde bitebilecek şeylerdir. Çoğu genç bunlardan uzaklaştı. Çamatem’e gönderdiğimiz gençlerden biri madde bağımlılığından kurtuluş serüvenini şöyle anlattı: “Hocam ben ilaç kullanma gereği duymadım. Sizinle karşılaştıktan sonra benim bunu Allah rızası için bırakmam lazım dedim ve sıyrıldım.”

Gençlerle gerçekleştirdiğimiz aktivitelerle ilgili harcamalara zaman zaman mahalle esnafı, zaman zaman İsmailağa cemaati yardımcı oldu. Emniyet görevlileri bile çoğu zaman: “Hocam sizden Allah razı olsun. Biz GBT’sine bakıyoruz. Problemliyse karakola götürüyoruz; ama siz onlarla ilgileniyorsunuz” dediler.

Bişr-i Hafî Derneği

Çalışmalarımızı, Esenler Belediye Başkanı Sayın M. Tevfik Göksu, İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı Başkanımız Celal ERZİNCANLIOĞLU ve Efendi Hazretlerimizin (Kuddise Sirruhû) mahdûmu Ahmet Ustaosmanoğlu hocamızın katılımlarıyla 2015 senesi Haziran ayında açmış olduğumuz Bişr-i Hafî Gençlik ve Dayanışma Derneğimizde sürdürmekteyiz.

Derneğimize isim olarak seçtiğimiz İslâm büyüklerinden Bişr-i Hafî Hazretlerinin hayatından bize yansıyan derslerle, sevgi ve ilgiden mahrum kalıp kötü alışkanlıklara müptela olan gençlerimize merhametle el uzatarak onları hayata yeniden kazandırmaya çalışmaktayız. Onları kazanabilmenin ancak onlara sahip çıkmak, yanlarında bulunmak, Kur’ân ve sünnetin ışığında onları manevî müesseselere davet etmekle mümkün olabileceğinin idrakiyle bu alana, özellikle önem vermekteyiz.

İsmailağa Câmiasının katkılarıyla hayata geçen dernekte; huzurun yalnızca İslâm’da olduğu hakikatine dayanan faaliyetlerimizle, hakikî kurtuluş yolunu göstermek ve kötü alışkanlıkların toplum tarafından terk edilip nasûhî bir tevbe ile sünnet yoluna dönülmesi amaçlanmaktadır. Derneğimizde yapılan Kur’ân-ı Kerîm, tecvîd, ilmihâl ve İslâm ahlâkına dair dersler yoluyla katılımcı kardeşlerimizin bilgilenmesi ve bilinçlendirilmesi konusunda hizmetlerde bulunulmaktadır. 15 yataklı bir yatakhane ile ihtiyaç sahibi olan kardeşlerimizin barınma ihtiyacı da karşılanmakta, böylece sokakta yatmak zorunda kalan çocukların yanı sıra, şehir dışından bağımlılığından kurtulmak için gelmek isteyenlere de konaklama imkânı sağlanmaktadır.

Gençlere Nasihatimiz

Sözlerimizi, gençlerimize genel bir nasihatte bulunarak noktalamak istiyoruz: “Kötü alışkanlıklarla bir hayat sürdürüp bir halüsinasyon göreceksiniz. 2 saatlik bir halüsinasyon. 2 saat hayal dünyasında mutlu olacaksın. Biz bu mutluluğu helâl yoldan gerçeğe dönüştürelim. Kendi vücudunuza bedeninize kişiliğinize zarar vermeyecek işlerle meşgul olalım. Niye hayal dünyasında yaşıyorsunuz. Annenizle, babanızla, kız arkadaşınızla problem yaşayabilirsiniz. Her sıkıntıda maddeye sarılacaksanız kendinize zarar verirsiniz. Madde kullananlardan biliyorum. Çok genç var öyle. Kafalarında saç yok. Yaşlanmışlar erken çökmüşler. Kötü alışkanlıklarla erken yaşta çökmektense, güzel alışkanlıklarla iyi şeylerle hem Rabbimizin razı olacağı, hem ailemizin razı geleceği işlerle meşgul olun. Beraber gezelim ve meşrû çerçevede eğlenelim…”